Ana sayfa İletişim

Gelmeyen Zaman



Ben şimdi yazmaya başlamayayım, daha uygun bir zamanda yazarım; bacağımın ağrımadığı, havanın daha güzel olduğu, beni çocukluğuma götürüp ağlatan o şarkıyı dinlemediğim bir günde yazarım.

Şimdi sadece bir çay içeyim. Şu geçen gün annemin arkadaşlarının hediye getirdiği yeni fincanlardan mı alsam acaba? Ama yok, kaldırdı annem onları dolaba. Yedi yıl önce hediye gelenlerin yanına kaldırdı. Ben yine günlük kullanılanlardan seçeyim, zamanı gelince kullanacağız diğerlerini de herhalde.

Neden bilmem aklıma geldi, ben lisede okurken annemle babam kavga etmişlerdi yine. Artık o kadar sıkılmıştım ki bu kavgalardan, kendimce bir çözüm üretmeye çalışıyordum. Kolay değildi tabi, ikisinin dikenli tellerle çevrili, içeride fırtınalar esen bir ilişkileri vardı. İçeri girmek de, girince yara almadan çıkmak da kolay değildi. Bir gün, her kavgada kabahatin onda olduğuna inandırıldığımız babamla konuşmak için çok güçlü bir istek duydum. Alsam onu, bir yürüyüşe çıksak, konuşsam içimden geldiği gibi diye düşündüm. Ama hiç kolay değildi bu. Biz hiçbir zaman sorunlarını kavga etmeden konuşabilen bir aile olmamıştık. Yine de içimdeki istek çok yoğundu. Kafamda onunla konuşacaklarımın provasını yapıyordum; önce medeni iki insanın konuşmasını yapıyordum provada, sonra da gerçek bizin… İkincisi ağır basıyordu. Hem zaten ben değiştirebilir miydim onu? Herhangi biri, bir başkasını değiştirebilir miydi? Değiştirmeli miydi? Acaba bunları onunla konuşmamak için mi soruyordum? Bir taraftan onunla konuşmak için çok büyük bir istek duyuyor, bir taraftan da bunu yapmaktan çok korkuyordum. Sonunda korkuma yenik düştüm, o konuşmayı babam hayattayken yapamadım. Kavga etmeyeceğimizden emin olduğum mezar başında yaptım konuşmayı. Sayılır mı bilmem…

Offf… Yine içimin karanlık kuyularına daldım. Hep bu şarkı yüzünden! Daha güzel şeyler düşüneyim şimdi, güzel geçen sınavımı düşüneyim mesela. Okulun bitmesine az kaldı. Okul bitince o güzel şehirde iş bakarım, çok para da kazanırım, güzel bir hayatım olur. Hem çalışırım, hem de hobilerimle ilgilenirim. İşte o zaman her şey çok güzel olur.

Hobi dedim de, geçen gün bir seramik kursunun önünden geçiyordum. İçeri girdim, çok tatlı bir kadın vardı girişteki masada. Merak ettiğimi, çalışanlara bakmak istediğimi, hep denemek istediğim bir şey olduğunu söyledim. Kadın keyifle gezdirdi beni, anlattı uzun uzun. Dilersem kaydımı alabileceğini söyledi. Ben bir taraftan onu dinlerken bir taraftan da öğrencilerden birinin elinde şekilden şekle giren çamura bakıyordum. Yapamam ben öyle, yamuk yumuk olur. Başlamadan önce daha çok izlemem lazım. Sınavlarımı bahane edip daha sonra geleceğimi söyledim ve çıktım. Gidecektim bir kursa evet, ama daha sonra…

Ne kadar çok şey geçiyor kafamdan! Acaba yazmaya başlasam mı biraz? Nereye yazsam acaba? Yok, bu defter olmaz, geçen sene çok para verip almıştım onu. Kıyamıyorum kullanmaya, pırıl pırıl kaymak gibi sayfaları var. Kalın uçlu dolmakalemle yazınca bile mürekkep geçmez arkasına. İncecik sayfaları ama geçmez mürekkep, öyle kaliteli. Şimdi sıradan şeyler yazılmaz bu deftere, büyük cümleler yazmak lâzım. En güzelini yazmak lâzım, biraz daha kitap okuyayım ben, ondan sonra yazarım.

En iyisi şu dergiyi kurcalayayım biraz. Bugün eve gelirken markete uğradım, kasada cüzdanımı çıkarırken fark ettim ki arkadaşımın dergisi benim çantamda kalmış. Dergi evlerle ilgili, mimarlık okuyor arkadaşım. Dergide dünyanın en güzel evleri var. Bizim ev böyle değil ama bir gün böyle bir evde yaşayacağım ben. Çalışma odasının camından ağaçlar ve deniz görünen bir ev… İşte ben en güzel yazıları o manzaraya bakarak yazacağım. Burada olmaz, ama orada kesin olur.

Haftaya üç tane sınavım var, çalışmaya başlasam iyi olacak. Ama odam o kadar dağınık ki… Masamın üzerindekileri ayıklamam lâzım önce. Kıyafetler de her yerde… Çok da toz olmuş etraf. Önce bir temizlik yapmak lâzım.

Neyse… Başlamayacağım yazıyı çok uzattım, şimdi burada bitirmek lâzım, ama güzel bitirmek lâzım. Bitince damakta bir tat bıraksın, etkisi birkaç saat devam etsin. Öyle dümdüz bitirmek olmaz. Ama şimdi böyle bir son bulamam ki, hiç bulabilecek gibi hissetmiyorum. Neyse, yatayım şimdi, yarın bakarım…